Kidokit Logo

Riskli gebelik nedir?

Hamile olan kadın

Önemli Noktalar

Gebelikte Riskli Durumlar ve Risk Faktörleri Nelerdir?

Gebelikten doğum eylemine, lohusalık döneminin bitimine kadar dönemde anne adayını veya bebeğini ilgilendiren durumlar vardır. Bu normaldışı durumların ortaya çıkma olasılığı her anne adayı için eşit değildir. Bazen riskli gebelik söz konusu olur.

Gebelikte anne adayı ve/veya bebeğiyle ilgili normaldışı durumların olma  olasılığını artıran faktörler GEBELİKTE RİSK FAKTÖRLERİdir.

1.Örnek: 

35 yaşından ileri yaştaki anne adayının kromozomal anomalili (Down sendromu gibi) bebek doğurma riski artmıştır. Bu bağlamda “ileri yaş”, kromozom anomalisi olan bir bebek doğurma açısından mutlak bir risk faktörüdür.

İleri anne yaşı diğer bazı normaldışı durumların ortaya çıkması açısından da risk faktörüdür. Burada tek örnek kromozom anomalisidir . Ayrıca ileri yaşın yarattığı diğer riskler için ilgili bölüme gidiniz: 

İLERİ ANNE YAŞI
2.Örnek: 

Gebelik öncesinde tanısı konmuş diabeti olan bir anne adayının bebeğinde anomali ortaya çıkma olasılığı artmıştır. Kendisinde de preeklampsi gelişme olasılığı bu hastalığı olmayan anne adayına göre belirgin bir şekilde artmıştır. Bu bağlamda “gebelikte-diabet” anomalili bir bebek doğurma, preeklampsi gelişimi açısından istatistiksel olarak mutlak bir risk faktörüdür.

Gebelikte diabet diğer bazı durumların ortaya çıkması açısından da risk faktörüdür. Burada örnek olarak anomalili doğum ve preeklampsi gelişimi verilmiştir. Gebelikte diabetin yarattığı diğer riskler için ilgili bölüme gidiniz: 

GEBELİKTE DİABET

Yaşanmakta olan veya yaşanacak gebeliğe ait risk faktörlerinin büyük kısmı anamnez esnasında ortaya çıkar.

Risk faktörleri gebeliğin başından beri sabit bazı faktörler olur. (ileri anne yaşı, veya önce ölü doğum yapmış olmak gibi), gebeliğin erken dönemlerinde ortaya çıkar. (tanısı konamamış hipertansiyon, erken dönemde geçirilen kanamalar gibi). Veya gebeliğin ileri dönemlerinde ortaya çıkar. (gebeliğe bağlı hipertansiyon, intrauterin gelişme geriliği gibi).

Risk faktörlerini gebe kalmadan önceki dönemde belirlemek, önlem almak açısından en iyi sonucu verir. Zira risk faktörlerinin önemli bir kısmını kontrol ederler. (sigarayı bırakmak, anemi (kansızlık) tedavisi görmek, kronik hipertansiyon veya diabetin kontrol altına alınması gibi).

Kontrol edilmeyen risk faktörleri içinse daha sık doktor kontrolleri yapılarak henüz risk gerçekleşmeden önlem alırlar. (daha önceden ölüdoğum yapmış bir anne adayının bebeğinin iyilik durumunun sık olarak değerlendirilmesi gibi. Veya gerektiği durumlarda müdahale edilmesi gibi.)

Gebeliğinizde sorgulamayla veya muayeneyle saptanmış belli bir risk faktörünün olması, o riskin gerçekleşeceği anlamını taşımaz. Yalnızca riskin yükseldiğini gösterir. Benzer bir şekilde risk faktörü olmaması, gebeliğinizin tümüyle sorunsuz seyredeceği anlamını taşımaz. Ancak gebeliğinizin sorunsuz seyretme olasılığının yüksek olduğunu gösterir.

Gebelikte risk yaratması muhtemel faktörler ve bu faktörlere bağlı olarak ortaya çıkacak riskler aşağıda özetlenmiştir:

1-Anne adayının yaşı

İdeal gebelik yaşı 18-35 yaş arasıdır. Bu yaş aralığı kadın fizyoloji ve anatomisinin gebeliği tolore etmesi açısından en uygun yaşlar olmakla beraber hem ülkemizde hem de dünya üzerinde bu yaş aralıklarının altında veya üstünde yeralan çok sayıda gebelik vardır. Hem çok erken yaşta yaşanan gebelikler, hem de ileri yaşlarda yaşanan gebelikler bazı normal dışı durumların ortaya çıkma riskini artırırlar.

2-Baba adayının yaşı

Baba adayının yaşı ilerledikçe, aynen anne adayı yaşının ilerlemesiyle birlikte arttığı gibi düşük yapma riski de artar. Ancak bu risk kadınlarda yaşa paralel ve kesin bir bağlantı gösterirken, baba adayının yaşı özellikle 40’ın üzerinde olduğu durumlarda klinik anlam kazanır.

Baba adayı yaşı arttıkça, özellikle 40 yaşın üzerinde, spermlerin genetik yapısında yeni mutasyonlar (“genetik değişiklikler”) ortaya çıkma riski yaşa paralel olarak artar. Bu artış, bebekte “otozomal dominant” grupta yeralan genetik hastalıkların ortaya çıkma riskinde artışa neden olur. Bu grup genetik hastalıklara vereceğimiz en iyi örnek akondroplazi adı verilen genetik hastalıktır. Bariz cücelikle seyreden ve ender görülen bu hastalığın bebekte ortaya çıkma riski baba adayının yaşı arttıkça artar.

3-Sosyokültürel ve ekonomik özellikler

Anne adayının eğitim seviyesi arttıkça gebelikte kendisiyle ve bebeğiyle ilgili ortaya çıkması muhtemel normaldışı durumların riski azalır. Bunun nedeni anne adayının bilinçlenmesi nedeniyle erken dönemde doktora başvurmasıdır. Böylece tıbbi yardımı daha erken almasıdır.

Anne adayının yaşadığı ülkenin ekonomik özellikleri de risk faktörlerini doğrudan etkiler. Yaşanılan ülkenin sunduğu sağlık hizmetleri ülke insanlarına ne kadar eşit dağılırsa, normaldışı durumların ortaya çıkma riski de o oranda azalır. Doktora ulaşmak ne kadar kolaysa risk de o kadar azalır.

4-Anne adayının (ve baba adayının) mesleği

Anne adayının ve bazı durumlarda baba adayının mesleği de bir risk faktörüne döner. Özellikle kimyasal maddelere, radyasyona maruz kalınan mesleklerde çalışan anne/baba adaylarında gebelik oluşma aşamasında risk artar. Hatta gebelik oluştuktan sonra bazı normal dışı durumların ortaya çıkma riski artar.

“Ağır işlerde çalışmak”: Bilinenin aksine “yorgunluk” ve “ağır işte çalışmak” düşük yapma gibi normal dışı durumların ortaya çıkma olasılığını belirgin bir şekilde artırmaz. Ancak çalışma temposu ruhen ve bedenen aşırı zorlayıcı olan anne adaylarında erken doğum tehdidi ve erken doğum yapma riskinin arttığı bilmekteyiz. “Yorgunluk” ve “ağır işte çalışmak” tanımı net olarak yapılmayacak iki olgudur ve kişilerarasında belirgin farklılıklar göstermektedir. İkiz ve diğer çoğul gebelik olgularında zaten var olan erken doğum riski nedeniyle bu tür bir gebelik taşıyan anne adaylarının bu konuda daha duyarlı olmaları gerekir.

5-Akraba evliliği

Akraba evliliklerine ülkemizde sık rastlanır. Özellikle 1.derece akraba evliliklerinde populasyonda varolan %2-3 olan anomalili bebek doğurma riskinin 2-kat arttığını biliyoruz.

6-Anne ve baba adayının kan grupları

Anne adayının Rh(-), baba adayının Rh(+) kan grubuna sahip olması durumunda çiftte Rh-uygunusuzluğu (“kan-uyuşmazlığı”) söz konusudur. Bu durumun ilk gebelikte bebekte bir sorun yaratma ihtimali oldukça düşükken, gerekli önlemleri almazsak sonraki gebeliklerde veya yenidoğan döneminde Rh(+) kan grubuna sahip bebeği etkileme riski artar.

Diğer bir “kan uyuşmazlığı” sorunu da anne adayının kan grubunun O olması durumunda ortaya çıkar. Bu annenin bebeği A ya da B grubuna sahip olduğunda, bebekte yenidoğan sarılığı ortaya çıkma riski artar. ABO uyuşmazlığı olarak adlandırılan bu durum yenidoğan döneminde fototerapi gerekmesine karşın, genellikle selim bir durumdur.

7-Anne adayının gebelik öncesi kilosu

Gebeliğe özellikle “aşırı yüksek” bir kiloyla başlamak gebelikte çeşitli normal dışı durumların ortaya çıkmasına neden olur. Öncelikle bu durumların sık görülmediğini ve dış görünüşe bakarak kilo hakkında karar vermenin yanlış olacağı bilmeliyiz.

Tıbben kilonun normal olup olmadığının değerlendirmesi için vücut kitle indeksini(VKİ) hesaplarlar. Ve VKİ’si 20’den düşük olanları “zayıf”, 30’dan yüksek olanları “şişman” olarak değerlendirirler.

Gebeliğe düşük VKİ değeri ile başlayan anne adaylarının normal beslendikleri ve normal kilo aldıkları sürece gebeliklerinde ve bebeklerinde normal dışı bir durumun ortaya çıkma riskinin arttığına dair bir bulgu yoktur. Sorun, düşük kilolu olmanın beslenme bozukluğuna bağlı olduğu ve beslenme bozukluğunun gebelikte de devam ettiği durumlarda ortaya çıkar. Ancak aşağıdaki çalışma bunun da çok olağan bir durum olmadığını göstermektedir:

İkinci Dünya savaşında Almanlar Hollanda’yı işgal ettiklerinde yöre halkını 6 aylık bir sürede açlığa (günlük 450 kcal’dan oluşan tek öğün yemek) mahkum etmişler. Bu dönemde gebe olan anne adaylarının gebeliklerinin ne şekilde sonuçlandığını incelemişlerdir.

İnceleme sonuçları bu 6 aylık dönemde gebeliği devam eden anne adaylarından doğan bebeklerin ortalama olarak 250 gram daha düşük tartılı doğduklarını, ancak bebeklerde anomali riskinde artış olmadığını, yenidoğan ölümlerinde artış olmadığını, doğan bebeklerin yaşamlarını daha sonra normal olarak sürdürdüğünü göstermiştir. Bu konuda yapılmış ve başka örneği olmayan bu çalışmadan elde edilen bilgilere göre beslenme bozukluğunun bebek üzerinde ciddi bir sorun yaratması için açlığın çok daha şiddetli olması gerektiği sonucuna çıkar. Bebek her durumda annesinin beslenme durumuna ve besin depolarına bakmadan ihtiyacı olanı almaktadır. Ancak yine de bu konuda daha fazla sayıda bilgi elde edilene kadar gebelikte beslenmenin önemi unutmamalı ve gebelikte ilgili konuda anlatılanlara uygun bir beslenme alışkanlığı titiz bir şekilde sürdürmeliyiz.

8-Anne adayının boyu

Eski tıp kitaplarında anne adayının boyunun 150 santimetreden düşük olması kesin bir sezaryan neden olarak göstermektedir. Gerçekten de boyu “kısa” olan anne adaylarında baş-pelvis uygunsuzluğu (annenin “çatısının” bebeğin başının geçmesine izin vermemesi) nispeten daha sık görülür. Ancak böyle katı bir kuralı benimsemek yerine her anne adayında pelvis doktorun değerlendirmesi ve anne adayının taşımakta olduğu bebeğin doğum kanalından uygun bir şekilde geçip geçemeyeceğinin belirlemesi daha uygun bir yaklaşımdır.

9-Anne adayının daha önce geçirdiği jinekolojik operasyonlar

Daha önceden geçirilmiş tüm jinekolojik operasyonlar (sezaryan burada jinekolojik operasyonlar arasında sayılmamaktadır) ne kadar iyi bir teknik uygulanırsa uygulansın, mutlaka pelviste (pelvis: genital organların bulunduğu anatomik bölge) yapışıklıkların oluşumuyla sonuçlanır. 

Bu yapışıklıklar sıklıkla mesane ile uterus arasında, uterus arka duvarıyla kalın barsak son kısmı arasında, yumurtalık ve tüpler etrafında oluşur, daha yaygın oldukları durumlarda ince barsakları da ilgilendirir.
  • Pelviste operasyonlara bağlı yapışıklıkların yaygınlık derecesi arttıkça yeni yaşanacak gebelikte bazı sorunların oluşma riski artar:
  • Pelvisteki yapışıklıklar yumurtalıktan salınan yumurta hücresinin fallop tüpüne ulaşmasını engellediğinde gebe kalamama sorunu ortaya çıkar.
  • Yine pelvisteki yapışıklıkların derecesiyle doğru orantılı olarak yeni gebeliğin dış gebelik olma riski hafifçe artar. Özellikle tüpler etrafında oluşan yapışıklıklar tüp etrafında yarattıkları bası nedeniyle kanal geçişini tıkadıklarında döllenmiş yumurta hücresinin uterus iç tabakasına ulaşmasına engel olur. Böyle bir durumda implantasyon (“yerleşme”) tüplerden birinin içinde ortaya çıkar ve dış gebelik başlar.
  • Pelvisteki yapışıklar yaygın olduklarında, doğumun sezaryanla gerçekleşmesinin gerekli olduğu durumlarda sezaryan teknik olarak zor seyreder. Ve operasyon esnasında başta mesane olmak üzere uterusun komşu organlarında zedelenmeler olur.
  • Sevindirici olanı, günümüzde uygulanan cerrahi yöntemlerde operatörün aldığı önlemlerle ve kullanılan nitelikli dikiş materyaliyle jinekolojik operasyonlara bağlı yapışıklıkların genellikle yaygın olmamasıdır. Özellikle son 10 yılda yaygınlaşan laparoskopik cerrahi, bu tür yapışıklıkların daha da az olmasını sağlar.
  • Doğurganlık çağındaki kadınlara en sık uygulanan cerrahi girişimler yumurtalık kisti operasyonları, miyomektomi (miyom çıkarılma) operasyonları, konizasyon (“rahimağzındaki kanser öncüsü lezyonların tedavisinde hastalıklı bölgenin cerrahi olarak çıkarılması işlemi) ve dış gebelik operasyonlarıdır. Yine servikal erozyonlarda (“rahimağzı yaraları) koter (yakma) ve kriyoterapi (dondurma) sıklıkla uygulanan ufak cerrahi girişimlerdir. Bazı durumlarda da ameliyatla “tüplerini bağlatmış” olan kadın yeni bir ameliyatla tüplerinin “tekrar açılmasını” ister.
  • Miyomektomi esnasında uygulanan tekniğe göre miyomektomi sonrası oluşan gebelikte doğumun sezaryanla gerçekleştirmesi daha uygun olur.
  • Konizasyon ender durumlarda serviks (rahimağzı) yetmezliği nedeni olur.
  • “Rahimağzı yarasına” uygulanan koter ve kriyoterapinin yeni yaşanacak bir gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratması beklemez.
  • Tüplerin “tekrar açılması” için yapılan operasyonlar başarısızlıkla sonuçlanır. Bu tür operasyonlar sonrasında oluşan gebeliklerin dış gebelik şeklinde olma riski belirgin olarak artar.
10-Anne adayının daha önce geçirdiği ya da şu anda varolan jinekolojik hastalıklar ve gebeliği sağlayıcı tedavi uygulamaları

Doğurganlık çağındaki kadınlarda vajinit, pelvik enfeksiyonlar ve idrar yolu enfeksiyonlarına oldukça sık rastlanır. Yine servikal erozyon (“rahimağzı-yarası”), hormonal dengesizlikler, adet düzensizlikleri bu yaş kadınların sık yaşadığı jinekolojik sorunlardandır.

Geçmiş ve tedavi olmuş vajinitler ve/veya idrar yolu enfeksiyonları gebelik üzerinde olumsuz bir etki göstermez. Fakat gebelikte devam eden aktif bir vajinit veya idrar yolu enfeksiyonu çeşitli sorunlara neden olur.

Geçmiş pelvik enfeksiyon tüplerin tıkanmasına neden olmuşsa gebe kalamama nedeni olur. Aynı şekilde dış gebelik riskinde artışa da neden olur.

Servikal erozyon(“rahimağzı-yarası”) nedeniyle uygulanan koter(yakma), kriyoterapi(dondurma) uygulamalarının gebelik üzerinde olumsuz etki yaratması beklenen durum değildir.

Hormonal dengesizlikler gebe kalamama sorununa yol açarlar. Ve bunlar arasından polikistik over ek olarak tekrarlayan düşüklere neden olur.

Yine miyomlar, over kistleri, endometriozis gibi hastalıklar bu yaşlarda sık görülen hastalıklar arasında yer alırlar:

Miyomlar sayıları ve büyüklüklerine göre gebelikte çeşitli sorunlara neden olurlar.

Over (yumurtalık) kistleri özellikle büyük olduklarında gebelikte torsiyon (“boğulma”) gibi sorunlara neden olur. Ve gebelik esnasında operasyon gerektirir.

Genital sistem gelişim kusurları tedavi edilmediklerinde düşük ve erken doğum riskinde artışa neden olur.

Aktif bir endometriozis (endometriozis rahim iç tabakasının pelvisin çeşitli yerlerinde olması durumudur. Ve bu bölgelerde ciddi yapışıklıklara neden olur) gebe kalamama nedeni olur.

Ayrıca anne adayına gebe kalamama nedeniyle uygulanan tedavilerin hemen tümü (ovulasyon induksiyonu (“yumurtlamayı sağlayıcı ilaç verilmesi”) ve yardımcı üreme teknikleri (tüp bebek, mikroenjeksiyon gibi)) oluşan gebeliğin çoğul gebelik olma ihtimalini belirgin olarak artırır.

11-Anne adayının daha önceden geçirdiği operasyonlar ve geçirdiği ya da şu anda varolan hastalıklar ve bu nedenle kullanılan ilaçlar

Anne adayının daha önceden genel anestezi altında geçirdiği operasyonlarda genel anesteziye bağlı oluşmuş sorunların, doğumun genel anestezi altında uygulanacak bir sezaryanla gerçekleşmesi durumunda tekrarlama riski vardır. Bu nedenle anne adaylarının daha önceden yaşanmış olan “genel anestezi sorunlarını” doktorlarına iletmeleri önemlidir.

Daha önceden geçmiş apandisit operasyonu:

Perforasyon (delinme) aşamasına gelmeden opere edilen bir apandisitin, gebeliğin seyrini değiştirmesi beklenmez. Ancak “komplike” bir apandisit operasyonu sonrasında pelviste yaygın yapışıklıklar oluşmuş olur. Bu da yukarıda anlattığımız yapışıklığa bağlı sorunların ortaya çıkma riskini artırır.

Daha önceden “selim nedenlerle” geçirilmiş jinekolojik olmayan operasyonların gebeliğin seyrini değiştirmelerini beklemeyiz. Bu operasyonlara örnekler KBB(Kulak-burun-boğaz) operasyonları, “basit” mide operasyonları, kolesistektomi(safra kesesinin alınması) gibi operasyonlarıdır. Ancak “ciddi nedenlere bağlı” geçirilmiş operasyonlar(kalp-beyin) operasyon sonrası iyileşme durumunun derecesine göre gebeliğin seyrini etkiler.

Anne adayının önceden geçirdiği veya şu anda varolan kronik sistemik hastalıkların tümü gebeliğin seyrini değiştirir. Ancak bunlar arasında özellikle üzerinde durmak gerekenler kalp hastalıkları, kronik böbrek hastalıkları, kronik karaciğer hastalıkları, sistemik lupus gibi bağ dokusu hastalıkları, nörolojik hastalıklar(epilepsi), anemi(kansızlık), kanama-pıhtılaşma bozuklukları, astım ve diğer kronik akciğer hastalıkları, ciddi hormonal dengesizliklerle seyreden hastalıklar (böbreküstü ve tiroid bezi hastalıkları, diabet gibi), kanser gibi hastalıklardır.

Bu hastalıklar “gebeliğin seyrini değiştiren kronik sistemik hastalıklar” başlığı altında ayrıca ele alınacaktır.

Daha önceden geçirdiği hastalıklar yanında, daha önceden geçirmediği hastalıklar da gebelikte önem kazanır. Bunlar geçirdiğinde vücutta bağışıklık bırakan enfeksiyon hastalıklarıdır. Bazı enfeksiyonlara bağışık olmayan kişiler gebelikte bu enfeksiyonu geçirdiklerinden çeşitli sorunlar ortaya çıkar. En önemli ve gebelikte ender görülen, gebeliğin seyrini olumsuz etkileyecek 2-enfeksiyon hastalığı rubella(kızamıkçık) ve toksoplazmadır.

Rubella(kızamıkçık), aşısı olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Bu hastalığa karşı doğal veya aşıyla oluşmuş bağışıklığı olmayan anne adaylarının gebelik öncesinde aşılamaları önemlidir.

Anne adayının kronik hastalığından kullanmakta olduğu ilaçlar(astım-epilepsi-kalp-vb.) arasından teratojen özelliği olanları gebeliğe başladığında değiştirmelidir. Veya değiştiremediği ilaçların dozları gebelik fizyolojisine uygun olarak yeniden ayarlamalıdır.

12-Baba adayının kendisinde varolan hastalıklar ve kullanmakta olduğu ilaçlar

Baba adayında varolan habis hastalıklar, aldığı tedavi(kemoterapi) sperm üretimi, sperm üzerinde olumsuz etkiler gösterir. Bu durum bir gebe kalamama nedeni olur.

Fakat baba adayının kullandığı ilaçların fetüste teratojen etkiler yaratacağı konusunda bilimsel veri henüz yoktur.

13-Ailelerde genetik geçiş gösteren (kalıtsal) hastalıkların varlığı

Anne adayının ve baba adayının akrabalarında varolan zeka geriliği, metabolizma hastalıkları, bazı bedensel hastalıklar, anomalili doğumlar, hipertansiyon, diabet, hiperkolesterolemi, bazı ruhsal hastalıklar(şizofreni gibi) nesilden nesile genetik geçiş gösteren. Bu tür hastalıklara sahip kişilerin ebeveyn adayına akrabalığı ne kadar yakınsa, doğacak bebeğin bu hastalığa yakalanma veya bu hastalığın taşıyıcısı olma riski o kadar yükselir. Özellikle anne ve baba adayının da birbiriyle akraba olması durumunda bu risk daha da artar.

Ailelerinde bu hastalıklar bulunan çiftler, akrabalarındaki hastalığın özelliklerini iyice araştırıp not aldıktan sonra doktorlarına iletmelidir. Kalıtsal geçiş özellikleri konusunda daha fazla bilgi almak için genetik danışmanlık hizmeti veren merkezlere başvurmalıdırlar.

14-Bağımlılık yapıcı madde kullanımı (sigara, alkol ya da uyuşturucu-uyarıcı madde kullanımı)

Bağımlılık yapıcı maddeler kullanan anne adaylarının gebeliklerinde normaldışı durumların ortaya çıkma riski artar.

15-Anne adayının fiziksel durumu (beslenme, egzersiz, uyku düzeni):

Anne adayının fiziksel durumu gebelikte normaldışı durumların ortaya çıkma riskini direkt olarak etkilemez. Ancak düzenli egzersiz yapan, uyuyan, beslenen “formda” olan anne adaylarının sorunları daha az yaşar. Ayrıca doktorlarına gebelik seyrince daha az yakındıkları da bizim dikkatimizi çekmektedir. Aksine “düzensiz” bir hayat yaşayan anne adaylarında gebeliğe bağlı yakınmalar daha şiddetli yaşar.

16-Anne adayının genel ruhsal durumu ve gebelik konusundaki duygu ve düşünceleri

Anne adayının gebeliğe hazır olmasının önemi büyüktür. Gebeliğin istekli bir şekilde sürdürmek bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da gebeliğin seyrini olumlu olarak etkiler. Kaliteli gebelik dönemi yaşamak için anne adayının tüm sorunlardan uzak olarak gebeliğine odak olması gerekir. Bu da kaliteli doğum ve keyifli annelik dönemi ve “iyi yetişmiş bir çocuk” anlamına gelir.

Günümüzde anne adayları tv, radyo, basılı yayın ve internet sayesinde adeta bir bilgi bombardımanına uğramaktadırlar. Nedense ülkemizde halen gebelik/doğumla ilgili hazırlanan program, yazılarda olayın daha çok olumsuz yönleri üzerinde durmaktadır. Bu da anne adayını ruhsal olarak olumsuz yönde etkilemektedir.

Yine anne adayının çevresinde yeralan arkadaş ve yakınları benzer bir şekilde olumsuz “öyküler” anlatmaktadır. Bu da anne adayını olumsuz olarak “şartlandırmaktadır”. Özellikle ülkemizde anne adayları adeta bilinçli bir şekilde korkutmaktadır. “Şartlandırmalar” insanın davranışını yönlendiren en önemli etkenlerdir. Olumlu şartlamış anne adayının olumlu sonuçlarla karşılaşma olasılığı bilimsel olarak kanıtlanmış olmasa da kanımca yüksektir.

17-Daha önce yaşanmış gebeliklere ait özellikler

Önceden tümüyle sorunsuz seyretmiş bir gebelik, normal vajinal doğum, lohusalık, yenidoğan dönemi öyküsü, yaşanacak gebelikte/sonrasında anne ve bebeğinde normaldışı bir durum ortaya çıkma olasılığını düşürür.

Önemli olan, önceden yaşanan gebelikle yaşanacak olan gebelik arasındaki dönemde yukarıda bahsettiğimiz risk faktörlerinden birisinin devreye girmemiş olmasıdır. Örnek olarak ilk gebeliğini 35 yaşından önce tamamlamış bir anne adayı yeni gebeliğini planladığında yaşı 35 ve üzerindeyse önceki gebelik tümüyle seyretmiş olsa da “ileri anne yaşı” bir risk faktörü olarak yeni gebelikte devreye girer.

İstatistikler tümüyle normal seyreden bir gebelik ve normal vajinal doğum döneminden sonra üçüncü de dahil olmak üzere (arada başka bir risk faktörü devreye girmezse) bir gebelikten diğerine riskin az olduğunu göstermektedir. Üçüncü doğumdan beşinci doğuma kadar nispeten sabit seyreden risk oranı beşinci gebelikle birlikte artmaya başlar.

Grandmultipar anne adayı:

Tıp literatüründe “grand-multiparite” dediğimiz ve 5.kez doğum yapacak anne adayı anlamına gelen bu kelime, aşağıdaki risk faktörlerini çağrıştırır:

1.)gebelikte anemi (kansızlık) riskinde artış.

2.)gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi riskinde artış.

3.)gebelikte diabet riskinde artış.

4.)önde gelen plasenta (plasenta prevya) riskinde artış.

5.)bebeğin miadında iken baş gelişi dışında bir pozisyonda durma. (makat ya da yan duruş) Ya da miadındayken normal doğuma engel olacak bir pozisyonda (“yüksekte düz duruş” gibi) durma riskinde artış.

6.)doğum eyleminin yavaş seyretmesi riskinde artış.

7.)doğum sonrası uterus kasılmasının az olmasına bağlı kanama riskinde artış.

8.)yukarıdaki nedenlere bağlı olarak müdahaleli doğum (vakum veya forseps, sezaryan ile doğum) riskinde artış.

9.)iri (4500 gramdan daha ağır) bebek doğurma riskinde artış.

Daha önceden yaşamış kürtajlar:

Yasal tahliye sınırları içinde yeralan kürtajlarda uygun teknik kullandığında bu kürtaj(lar)ın sürdürmek istenen bir gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratma olasılığı kürtaj sayısıyla doğrudan ilgilidir. Bu konuda gerçekçi istatistikler olmamasına karşın özellikle bu tür 5 kürtaj yaşamış anne adayının sonraki gebeliklerinde gebe kalamama, düşük yapma, önde gelen plasenta (plasenta prevya) yaşama riski artar.

Yasal tahliye sınırları dışında yeralan (10 haftadan büyük) ve/veya amatörce yapılan kürtajlar sonrasında ise sayıdan bağımsız bir şekilde sorunlu seyreden ya da sorunsuzmuş izlenimi veren bir kürtaj sonrasında bile yukarıdaki istenmeyen durumlar ortaya çıkar. Bu nedenle iyi bir aile planlaması yöntemi uygulanması, kürtaj olunacaksa bunun için erken başvurulması önemlidir.

Daha önceden yaşanmış ve erken dönemde sorunlarla karşılaşılmış gebelikler:

Daha önce düşük, dış/mol gebeliği gibi gebeliğin erken dönemlerinde görülen normaldışı durumlardan birini yaşamış anne adaylarında sonraki gebeliklerde aynı durumu yaşama olasılığı artar.

Önceden yaşanmış “sorunlu” gebelik, doğum ve doğum sonrası:

Daha önce erken doğum tehdidi ve erken doğum, erken membran rüptürü (suların erken gelmesi), miad geçmesi, preeklampsi-eklampsi-HELLP gibi gebelikte hipertansiyon ile bağlantılı sorunlar, derin ven trombozu ve pulmoner emboli (gebelikte toplardamar tıkanıklıklarından kaynaklanan sorunlar), plasentanın erken ayrımı (ablasyo) ya da önde gelen plasenta (plasenta prevya) gibi plasenta ile ilgili sorunlar, gestasyonel (gebeliğe bağlı) diabet, intrauterin gelişme geriliği ya da iri bebek (miadında 4500 gramdan daha kilolu bebek) sorunu yaşamış olan, miadında makat veya yan duran bebek sorunuyla karşılaşmış olan anne adaylarında aynı durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşama olasılığı artar. Bu durumlardan bir veya birkaçını yaşamış anne adayında yeni gebelikte yaşanmış bu duruma ait belirtilerin tekrarlayıp tekrarlamadığının araştırılması için daha sık araklılarla doktor kontrolü gerekir.

Doğum eylemi esnasında uzamış ya da anormal kısa süren eylem, vakum forseps uygulama gerekliliği, doğum sonrası uterus kasılma bozukluğuna bağlı anormal kanama, doğum sonrası depresyon gibi doğum ve lohusalık sorunları yaşamış olan anne adaylarında bu sorunun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar.

Anomalili bebek öyküsü:

Daha önceden bedensel özürlü (nöral tüp defekti gibi), kromozomal anomalili (Down sendromu gibi), kalıtsal nitelikli metabolizma hastalığı olan (kistik fibroz, fenilketonüri gibi) bir bebek doğurmuş bir anne adayında bu durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar. Yukarıda kısıtlı olarak verilen örneklere bağımlı kalmamalı. Kendisinin veya yakın akrabalarından birinde doğumsal bir hastalığı olan çiftlerin gebeliklerini planladıklarında veya gebeliklerinin erken dönemlerinde bilgi almak için doktora ve doktorun gerekli gördüğü durumlarda genetik danışma almak için bir merkeze başvurmaları uygundur.

Daha önceden yaşanmış bir ölüdoğum ya da yenidoğan ölümü öyküsü:

Ölüdoğum veya yenidoğan ölüm öyküsü daha sonraki gebeliklerin yakından takip ederler. Hatta bazı durumlarda ileri inceleme yapmayı gerektiren bir risk faktörüdür.

Sezaryen sayısı:

Sezaryen çocuk sayısını kısıtlayan bir doğum şeklidir. Geçmiş bir sezaryen çoğu durumda daha sonraki doğumların da sezaryen gerektirir.

Geçmiş sezaryen sayısı arttıkça sonraki gebeliklerde önde gelen plasenta (plasenta prevya) riski artar.

Önceden geçmiş sezaryen sayısı arttıkça yeni bir operasyon esnasında sorun oluşma riski artar. (uterusun daha kolay yırtılması, yapışıklıklar nedeniyle sezaryende bebeğe ulaşılırken komşu organların zedelenme riski).

Geçmiş sezaryen sayısı arttıkça uterusun gebeliğin seyri esnasında rüptür ve buna bağlı ciddi sorunların oluşma riski artar.

Geçmiş sezaryen arttıkça yeni gebelikte oluşan plasentanın dikiş yerine gömülüp burada gelişimini sürdürme riski artar. Ender görülen bu durum sezaryan esnasında hayatı tehdit eden kanamaların nedeni olur.

Bu riskler ikinci sezaryana kadar oldukça kabul ettikleri sınırlardadır. Ve nispeten ender görülürken, özellikle 3 sezaryan sonrasında yaşanan dördüncü gebelikte oldukça belirginleşir.

18-Yaşanmakta olan gebeliğe ait özellikler

Yukarıdaki risk faktörlerinden hiçbiri bulunmayan bir anne adayının gebeliği düşük riskli gebelik olarak takip ederler. Bu anne adayının sağlıklı gebelik, doğum/doğum sonrası yaşama olasılığı, bebeğinin sağlıklı olma olasılığı oldukça yüksektir.

Ancak yapılan doktor kontrolünde aşağıdaki durumlardan saptandığında düşük riskliden yüksek riskli gebelik kategorisine alırlar. Ve riskin getireceği muhtemel özelliklerine göre düşük riskli gebeliklerden farklı olarak takip ederler:

Anne adayının düşük-riskli gebelik kategorisinden yüksek-riskli gebelik kategorisinde olmasını sağlayan durumlar fazla sayıdadır. Ve her birinin yaratacağı muhtemel sonuçlar eşit değildir. Her birinin takibinde farklı yollar izlerler.

Amaç anne adayının ve/veya da bebeğin hayatını tehlikeye atacak durumların erken saptamak önemlidir. Böylece tedavi olacakların tedavi olması ve bazı durumlarda da erken doğum kararı verirler.

Anne adayının yüksek riskli gebelik kategorisine alınmasını sağlayan durumlar:
1) Anne adayının kendisinin belirttiği yakınmalar:

Bunun en iyi örneği bebek hareketlerinde azalmadır.

2) Doktor muayenesinde saptanan özellikler:

Ellerde ve yüzde belirgin şişme, tansiyon yükselmesi hiçbir şikayet olmasa da preeklampsi habercisi olur.

Anne adayının belirttiği ve muayenede uterustan geldiği gözlenen kanama her zaman daha yakın takip gerektirir. Ve çoğu durumda gebeliğin belli bir dönemlerinde kanama geçiren anne adayları gebeliklerinin geri kalan kısımlarında yüksek riskli gebelik olarak izlerler.

3) Laboratuar incelemelerinde saptanır:

ileri derecede anemi/(kansızlık) veya diğer kan parametrelerinde “bozulma”, kan uyuşmazlığı olan bir çiftte IDC titresinin yükselmesi, üçlütestte AFP’nin yüksek çıkması, şeker tarama testinde ya da şeker yükleme testinde patoloji saptamak bu açıdan en sık görülen durumlardır.

4) Ultrasonografide saptanır:

İkiz/çoğul gebelik şekilleri yaratacağı muhtemel sorunlar nedeniyle her zaman yüksek riskli gebelikler olarak takip ederler. Fetus sayısı arttıkça erken doğum yapma riski artar. Çoğul gebeliklerde diğer muhtemel sorunlar gebeliğe bağlı yaşanacak olağan sorunların daha şiddetli olması, preeklampsi ve gebelikte diğer normaldışı durumların çoğunun ortaya çıkma riskinin daha fazla olmasıdır.

Ultrasonografi ve/veya doppler incelemesinde fetus ve/veya plasentayla ilgili saptanan çeşitli durumlarda durumun niteliğine göre anne adayı, bebeğinde ve/veya kendisinde (doppler incelemesinin patolojik çıkması durmunda olduğu gibi) gelişecek muhtemel durumlar açısından yüksek riskli grubandadır. Bu durumların ayrıntılarını ultrasonografi bölümündedir.

Rutin ultrasonografide bebekte makrozomi (“irilik”) saptanması, gelişme geriliği saptanması, bebeğin sıvısında azalma (oligohidramnios), artma (polihidramnios) saptanması anne adayının yüksek riskli gebelik kategorisinde takip etmeyi gerekli kılar.

Makrozomi çoğu durumda bir patolojiye işaret etmezken altta yatacak muhtemel bir gestasyonel diabetinaraştırılmasını gerektirir.

Benzer şekilde gelişme geriliği çoğunlukla bir patolojiye işaret etmez. Fakat gerçek bir intrauterin gelişme geriliği/(İUGG) beraberinde bazı sorunlar getirir.

5) Gebeliğin doğal seyrinde ortaya çıkar:

Gebeliğin herhangi bir döneminde yaşanan normaldışı bir durum tedavi olmuş olsa veya ilerleme göstermemiş olsa da aynı normaldışı durumun tekrarının erken tanınması için anne adayları daha yakın takipte tutarlar. Bu “normaldışı” durumlar arasında kurala uymayan tek durum erken gebelik dönemindeki aşırı bulantı kusmadır. Hiperemezis durumunda gebeliğin ilerleyen dönemlerinde normaldışı durumların ortaya çıkma riskinde azalma olduğu dikkati çeker. Fakat bunun nedeni henüz belli değildir. Yani geçmiş hiperemezis yüksek riskli bir durum olarak kabul etmezler.

Anne adayının gebeliği 42 haftayı tamamladığında (bu süre doktordan doktora değişmesi olur ve sıklıkla 40 hafta 10 gün sınırı kabul eder) gebelikte miad geçmesi söz konusu olduğundan bu gebeliği doğuma kadar yüksek riskli olarak değerlendirir  ve bu şekilde takip eder.

Hamilelik dönemi, doğum ve doğum sonrası ile ilgili ayrıntılı bilgiler içeren bu bölümümüz Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe tarafından hazırlanmaktadır.

Çocuk Gelişim Uzmanınız Kidokit

İlginizi çekebilecek diğer İçerikler

Baba Adayı ve Anne Adayı

Baba adayının doğuma katılımı

Önemli Noktalar Anne ve baba olma kararı verildikten sonra, baba adayı bu sürece dahil olabilir. Doğuma katılmak, doğumhanede bulunmak demek değildir. Baba adayı iseniz, evde

Kİtap okuyan çocuk

3 yaş dönemi ile birlikte sizi ne bekler?

3 yaşından itibaren oyun çağına giren çocuklar, motor becerilerinin gelişmesi, güven ve özerklik duygularının artması ile daha önce keşfettikleri çevrelerinde artık egemenlik kurmaya başlarlar. Özellikle

Gece Korkuları (Gece Terörü)

Gece korkuları (Gece terörü)

Önemli Noktalar Gece korkuları, başka bir deyişle gece terörü, genellikle, 4 ile 12 yaş aralığında görülen bir uyku rahatsızlığıdır. Gece terörü, derin uyku sırasında korkular

Kukla bileklik yapımı

Evde bebeğinizin dikkatini çekecek onun görsel algısını destekleyecek harika bir kukla bileklik hazırlayabilirsiniz.

Zeka ve çocuk

İnsan beyni nasıl çalışır?

Önemli Noktalar İnsan beyni eşsizdir ve doğum öncesi dönemde, beynin gelişimi ve büyümesi vücudun geri kalanıyla karşılaştırıldığında muazzamdır. Sinir hücreleri, düşünce, duygu, davranış, hareket ve

Banyo Yapan çocuk

Oyuncak seçerken

Önemli Noktalar Her yaş döneminin kendine göre bir gelişim basamağı olduğu için, ayına ve yaşına uygun malzeme seçmek önemlidir. Oyuncak seçiminde malzemelerin hangi maddeden yapıldığına

Portakal dolu tabak

Çocuklarda vitamin ve mineral kullanımı

Önemli Noktalar • Mikrobesinler adı altında toplanan mineral ve eser element eksiklikleri dünya çocuklarının sağlık sorunları arasında ilk sıralarda yer alır. • Demir, çinko, iyot,

Çocuklarla Tatil

Çocuklarla tatil

Önemli Noktalar Çocuğunuzla birlikte tatile çıktığınız zaman çocuklara uygun aktivite programları olan; yaşıtlarıyla koşup oynayabileceği yerler tercih edilmelidir. Uçak yolculuğu yapacaksanız yolculuk saatini çocuğunuzun uyku

Kidokit Logo

Uygulamamızla Tanıştınız mı?

Kidokit Logo

Uygulamamızla Tanıştınız mı?

QR Kodu Taratın.
Uygulamayı Hemen İndirin!