Önemli Noktalar
- Çocukların, konuşmayı öğrenebilmeleri için sadece duydukları sesleri eşleştirebilmek adına işitsel sistemlerini geliştirmeleri yeterli olmaz, ayrıca dilbilgisi sistemlerini de öğrenmeleri gerekir.
- Çocuklarımız için hazırlayacağımız doğru çevre ve ev ortamı, sözel iletişim ve kitaplar aracılığıyla dünyayı öğrenme ve hayata tutkuyla sarılma açısından önemli bir katkı sağlayacaktır.
- Anne ya da baba, çocuklarına sarılırken ve onlarla konuşurken yumuşak, normal bir sesle konuşmalıdır ve konuşurken ebeveynler doğrudan çocuğa bakmalıdır.
- Mümkünse çocuklar kendi dillerinden başka dillere de maruz kalmalıdır; Çocuğun beyni, uyum sağlamak için çevrelerinde konuşulan dilleri öğrenmek için inşa edilmiştir.
Bir dili konuşmayı öğrenmek, birçok sinir sisteminin koordinasyonunu gerektirir. Çocukların, konuşmayı öğrenebilmeleri için sadece duydukları sesleri eşleştirebilmek adına işitsel sistemlerini geliştirmeleri yeterli olmaz. Aynı zamanda dış referanslar için duyusal sistemleri ve neyin, nerede ve ne anlama geldiğini anlamalarına yardımcı olabilecek dilbilgisi sistemlerini de öğrenmeleri gerekir. Bebeklerin %95’inde, içlerinde bulundukları ortamın dil ve iletişim açısından zenginliğinin yaşamlarının ilk birkaç yılında sözel yeteneklerdeki farklılıklara daha önemli bir katkı sağladığı görülmektedir. Bunun ebeveynler tarafından bilinmesi son derece önemlidir. Çocuklarımız için hazırlayacağımız doğru çevre ve ev ortamı, sözel iletişim ve kitaplar aracılığıyla dünyayı öğrenme ve hayata tutkuyla sarılma açısından önemli bir katkı sağlayacaktır. Beynin olgunlaşması ve dil öğrenimi, daha doğum öncesi dönemde bebeğimize yaptığımız konuşmalara ve söylediğimiz şarkılara bağlı olacaktır.
Dil Gelişimde Nelere Dikkat Edebiliriz:
Doğum öncesi
Anne hamileyken çocuklarımıza yüksek sesle şarkı söylemek ve okumak önemlidir. Fetüs rahimde dili alır. Fetusun kulakları yirmi dört haftada yapısal olarak tamamlanır. Bazı kabilelerde, kadınlar rahminde çocuk için bir şarkı icat etmişlerdir. Her gece ya da her gün şarkı söylerler. Bu, doğmadan önce bile bebekle özel bir ilişkinin kurulmasını sağlar. Hem baba hem de anne bebekle konuşup şarkı söylemelidir.
Doğumda
Yeni doğan bebeğin uzun süreli bir sözel hafızası olduğu için, rahimde dinlemeye alışık duyduğu şarkılar ve kitaplar onu yatıştırır. Sizlerin çocuklarınızla erkenden ilişki kurmaya çalışmanız, çocuğunuzun beyin yapısının ve işlevlerinin gelişimini doğrudan şekillendirebilecektir. Her iki ebeveyn de bebeğin sinyallerine cevap vermeye hazır olmalıdır.
Dilin ve iletişim becerilerinin ev ortamında gelişiminde dikkate alınması gereken üç şey vardır:
- Sağlıklı, normal işleyen bir işitsel sistem
- Kelime hazinesi ile zengin bir ortam
- Çocuğun konuşmaya yönelik içsel isteği
Anne ya da baba, çocuklarına sarılırken ve onlarla konuşurken yumuşak, normal bir sesle konuşmalıdır. Giysilerini ve bezlerini değiştirirken ya da banyo yaparken onunla konuşmalıdırlar. Çocukla gün boyunca etkileşim kurarak açık ve nazik bir tonda konuşmalıdırlar.
Konuşurken ebeveynler doğrudan çocuğa bakmalıdır. Ayrıca çocuk mırıldanmaya başladığında ebeveynler, bebeklerin dilinde değil kendi dillerinde cevap vermelidirler. Bebeklerin kelimelerin anlamlarını anlayabilmeleri için ritimlere ve konuşma ezgilerine olan ilgi ve duyarlılık gösterdikleri görülmektedir. Bu tür ritmik, ünlemli/dikkat çekici tonlamalarla söylenen sözler, duraklamalar, kısa ifadeler, fazla tekrarlamayla karakterize ederiz. Tüm sağlıklı bebekler anadillerinde kavramayı, yürümeyi ve konuşmayı öğrenirler. Minik bebekler, bir insanın yapabileceği her farklı sesle baş edebilirler. Bunu yaparken, bebekler tüm dillere ait sesleri çıkarabildikleri için evrensel dilbilimcilerdir. Ancak, 8-10 aylıkken, mırıldanma sesleri ana dilleri ve aksanları çevrelerinde sık konuşulan dile uyarlanır. Bir dilin tercihi, çocuğun bir dili diğerinden daha fazla emmesini sağlar.
Şarkı dinlemenin dile katkısı nedir?
Bir dil öğrenmenin önemli yollarından biri de şarkı dinlemek ve söylemektir. Ninniler, melodileri, ritimleri ve tempoları ile kültürler arası farklılıkları yansıtırlar. Laboratuarlarda yapılan dil çalışmaları, bebeklerin anneleri konuşurken aldıkları görsel-işitsel uyarılara odaklanmalarına oranla anneleri şarkı söylerken çok daha uzun süreler geçirdiklerini ortaya koymuştur. Şarkı söylemek adeta bir bakım yapma aracıdır. Şarkı söylemenin, kitap okumanın, ce-ee gibi oyunlar oynamanın, çocukları iletişim kurmaya teşvik ettiği açıkça gözlenmektedir.
Çocukların yaşam alanları etraflarındaki dünyayı anlamlandırmalarına, çevredeki nesneleri isimlendirebilmelerine, çevreye uyum sağlamalarına ve dillerini zenginleştirmelerine yardımcı olmalıdır. Ebeveynlerin mümkün olduğunca çocuğun bir nesnenin resminden önce gerçek halini görüp keşfederek öğrenmesini sağlaması önemlidir. Ufak yaşlarda somut ve gerçek nesnelerle çalışmak ve oynamak çok önemlidir. Resim nesnenin sadece bir temsilidir ve aslında küçük bir çocuk için çok soyuttur; çocuğun bunu yorumlaması zor olabilir.
Mümkünse çocuklar kendi dillerinden başka dillere de maruz kalmalıdır; Çocuğun beyni, uyum sağlamak için çevrelerinde konuşulan dilleri öğrenmek için inşa edilmiştir. Üstelik dil için duyarlı dönem (0-6 yaş), çocukların etrafında konuşulan dilleri adeta sünger gibi emmesi için bir fırsat penceresidir. Genç beyinlerin dilleri resmi olmayan öğrenme yoluyla özümseme yeteneği, öğrenme için hassas dönemin örneğidir. Çocuğun yaşamının ilk altı yılında emercesine öğreneceği her şey, sadece dilsel yeteneklerinde değil, aynı zamanda bilişsel gelişiminde de derin bir etkiye sahip olacaktır. Çocuğun başka bir dille tanıştırılması durumunda, bu dili her zaman konuşmak önemli olacaktır.
Dil iletişimdir ve çocuk o dili konuşan kişi ile duygusal olarak meşgul olduğunda bir dili kolaylıkla öğrenir. Ebeveynlerin veya yetişkinlerin tutarlı olması, diller arasında konuşmayı karıştırmaması ve çocuklarıyla doğal bir şekilde konuşmaları gerekir. Çünkü çocuklar kendi çevreleri içinde en çok duyulan dili alırlar. Sadece o dilde kendisiyle doğrudan konuşulan şeyi değil, aynı zamanda bütün gün boyunca etrafındaki yetişkinler arasında konuşulan şeyleri de adeta emerler.
Hayatı yansıtan kitapların önemi
Emici Zihin kitabında Dr. Montessori dil gelişim aşamalarını açıkça tanımlar ve tüm ebeveynlerin çocuğun çabalarına uygun bir şekilde karşılık verebilmek adına bu aşamalardan haberdar olması gerektiğinin altını çizer. Hayatı birebir yansıtan gerçek kitaplar (örneğin konuşan hayvanlar değil de insanların konuştuğu kitaplar gibi), şiirler, resim albümleri, oyunlar ve hikâyeler, minik yaşlarında çocuğunuzun kelime dağarcığını zenginleştirecek, onun ihtiyaçlarını başkalarıyla paylaşmasına izin verecek, aynı zamanda kendisiyle konuşarak iletişim becerilerini artırmaya çalışacaktır.
Dil gelişimine yönelik araştırmalar, çocukların konuşma ve okumayı öğrenmesinde bazı temel ilişkilerin olabileceğini düşündürmektedir. Dolayısıyla çocuklarımızın ileriki dönemlerde iletişim becerilerinin gelişmesinden, bilişsel gelişimlerine, okuma-yazmayı öğrenebilmelerinden sosyal-duygusal gelişimlerine kadar pek çok alanın sağlıklı bir şekilde ilerleme kaydetmesinde erken dil gelişimi büyük önem arz eder.
Dilin Gelişimi:
Anne karnında: Çocuk sesler duyar özellikle anne konuştuğunda ve şarkı söylediğinde, babanın sesini duyduğunda ya da belli bir müziği duyduğunda hareketlenir.
Doğum:
Çocuk annenin sesine cevap verir.
2 ay (sesli):
Yüksek perdeli ani gürültüler ve alkışlarla iletişim sağlamaya çalışır. Açlık, acı veya rahatsızlıklarını huysuzlanarak ya da ağlayarak anlatmaya çalışır.
4 ay (görsel):
Çocuğunuz çevresindekilerin dudaklarının hareketlerini yoğun bir şekilde izler ve hareketleriyle karşılık vermeye çalışır.
6 ay (motor):
Çocuk 1. heceyi konuşur ve aynı heceyi tekrar eder. Bu aynı zamanda oturmaya başladığı ve ek gıdalara da geçtiği dönemdir.
8 ay: Çocuk, bir nesneyi alırken, sözlere büyük ilgi duyar. Konuşamıyordur, ama anne sorduğunda, “babam nerede?” diye boynunu hareket ettirebilir.
10 ay:
Çocuk kelimelerin anlamlarını anlamaya ve isimlendirmelere başlar. Yetişkinler konuştuklarında daha doğal olmalıdırlar.
1 yıl 3 ay:
Bebek konuşmaları ve hece kombinasyonları hız kazanır.
Bir yıl 6 ay:
Çocuk dilbilgisi olmaksızın isimleri (2 kelime birlikte) söylemeye başlar.
1 yıl 9 ay:
Çocuklar, bazı deyimleri, daha fazla ismi, edatları, -il ve sıfat türetimlerini hızlandırırlar.
2 yaş (Dilin en fazla geliştiği/patladığı dönem):
Çocuklar kendilerini ifade edebilmeye başlarlar.
2 + yaş:
Çocuklar daha fazla kelimeyi bir araya getirebilir, yeni objelerin isimlerini öğrenebilir ve çoğul ekleri vb. ile çekimler yapabilirler.
Evindeki dil:
Çocuklarımızın sözler, bilgi ve olgusal bilgiler için açlığı vardır. Konuşma işlerin bir parçasıdır. Yetişkinler olarak çocukları gözlemlememiz ve onların konsantrasyonlarını korumamız önemlidir. Sesleri yüksekse, onları yumuşak konuşmaya davet edebiliriz. Dil, düşünme sürecinin ayrılmaz bir parçası olduğu için, çocuklarımızla sık sık konuşmalı ve onları dinlemeliyiz. En önemlisi, onları özgür hissetmeleri ve başkalarıyla iletişim kurmaları için teşvik etmeliyiz.
Çocuklarımızın dil gelişimine özen gösterir, isimlendirmeler, şarkılar ve okumalar konusunda dikkatli olursak; altı yaşından sonra, duygularını iyi ifade eden, biçimlendirilmiş cümlelerle ve yazıyla iletişim kurabilen, açık kişiler haline gelmeleri için gerekli tohumları atmış oluruz. Ana görevimiz, çocuklarımızın yetişkinlerle rehber ile iletişim kurmasına ve kendini ifade etmesine yardımcı olmaktır.
Yazan ve Derleyen:
Funda Güngör Akpınar, Montessori Eğitmeni, Association Montessori Internationale
Özel Mutlu Panda Montessori Anaokulu Kurucusu